AKCİĞER KANSERİNDE KAPALI AMELİYATLAR
Göğüs cerrahisinde geliştirilen kapalı teknikler akciğer kanserli hastalarda ameliyat sonrası iyileşme süresini kısaltıyor.
Son yıllarda tüm cerrahi branşlarda olduğu gibi göğüs cerrahisinde de minimal invazif yöntemler tercih edilmektedir. Bunlar Videotorakoskopik ve Robotik ameliyatlardır. Video Yardımlı ameliyatlar olan VATS tekniği de günümüzde erken evre akciğer kanserinde hasta açısından herhangi bir olumsuz durum yoksa ve onkolojik açıdan yeterli bir cerrahi uygulanabilecekse VATS ile rezeksiyon öncelikle yapılmalıdır. Bu teknikle 2 veya tek küçük kesi ile cerrahın eli göğüs kafesine girmeden, özel aletler ve kamera yardımı ile yapılan ameliyat yöntemidir. Bu ameliyatların en büyük avantajı komplikasyonları minimuma indirmesidir. Öte yandan ameliyat sonrası hasta daha az ağrı hisseder, hastanede kalış süresi azalır. Onkolojik tedavi gerekse bile bu hastaların tedaviye yanıtı daha başarılı oluyor.
GÖĞÜS DUVARI DEFORMİTELERİNDE CERRAHİ ( Pektus ekskavatum, Pektus karinatum)
Pektus ekskavatum halk dili ile kunduracı göğüs, çocuklarda en sık görülen göğüs duvarı deformitesidir. Genellikle doğumda veya yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkar. 14 -15 yaşlarındaki hızlı büyüme döneminde, mevcut olan deformite daha belirgin hale gelir.
Cerrahi tedavi dışındaki tedavi seçenekleri olmasına rağmen kabul gören tedavi günümüzde minimal invaziv tekniklerin kullanılması (MIRPE ve MIRPC) veya bunların açık yöntemlerle modifiye edilmesi ile artık tek tedavi seçeneği cerrahi olmuştur.
Pektus Ekskavatumda operasyon için optimal yaş hala tartışılmaktadır. Bazı cerrahlara göre ergenlik döneminden önce opere edilen olgularda nüks riskinin yüksek olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle çoğu cerrah en uygun zaman olarak ergenlik dönemini (10-16 yaş ) uygun bulmuşlardır. Pektus karinatum ( güvercin göğüs ) için üst yaş sınırı bilinmemektedir ancak 60 yaş üstü kabul edilebilir semptomu olan hastalar ameliyat edilebilir. Deneyimli ellerde komplikasyon gelişme oranı oldukça düşüktür. Hastanede 3-5 gün arası yatış süresi vardır.
DİYAFRAM YÜKSEKLİĞİ
Diyafram yüksekliği (Evantrasyon) diyafram kasının tümünün veya bir kısmının, kaburgaya bağlı olduğu kısımları ve organ bağlantıları bozulmamak kaydı ile kalıcı olarak yükselmesidir. Bu erişkinlerde nadir görülen bir durumdur. Diyafram yüksekliği primer ya da kazanılmış frenik sinir hasarı sonrası oluşabilir. Diyafram yüksekliği ya da diyafram felci olan hastalarda nefes darlığı başlıca belirti olarak karşımıza çıkar. Diyafram yüksekliği ya da felci olan hastalarda, diyaframın hareketsizlik nedeniyle fonksiyonu azalmış ya da kaybolmuştur. Dolayısı ile akciğer ve toraks duvarının uyum bozukluğu nedeni ile solunumda önemli değişiklikler olur ya da solunum bozulur.
Diyafram Yüksekliği tedavilerinde eskiden açık yöntemler ile yapılmakta iken günümüzde minimal invaziv olmak üzere transtorasik ve transabdominal yöntemlerle diyafram plikasyon teknikleri geliştirilmiştir. Diyafragmanın normal pozisyonuna getirilmesi sonrası akciğerdeki baskı ortadan kalkar ve efor kapasitesi artar.
AŞIRI TERLEMEDE CERRAHİ
El ve koltuk altındaki terleme göğüs kafesinin içindeki sempatik sistemin aşırı aktivasyonu ile ter yuvalarının aşırı çalışması ile meydana geliyor. Bu yüzden bir hastalık belirtisi değil. Ancak biz hastaların bazı testlerinin yapılmış olmasına dikkat ediyoruz. Tüm hastaların bize gelmeden önce Endokrin uzmanına görünmüş olmasını istiyoruz. Tiroid testlerinin yapılmış olmasını istiyoruz. Belli metabolik testler var, bunların yapılıp yapılmadığına bakıyoruz. Eğer hasta bunları yaptırmamışsa mutlaka endokrinoloji ya da dahiliye polikliniğine gönderiyoruz ya da tam tersi onlar baktı ise bize gönderiyorlar. Hastada ilk baktığımız şey tiroid oluyor. Çünkü tiroidin aşırı çalışması metabolizmayı hızlandırdığı gibi terlemenin de artmasına neden oluyor. Hastanın ailesinde aşırı terleme hikayesi olup olmadığı, uykuda terleme olup olmadığı, her iki tarafta terlemenin olup olmadığı ve yaşadığı bölge, iş ortamının ısı durumunu, kıyafet alışkanlığını sorguluyoruz. Tüm bunları sorguladıktan sonra uygun hastalarda cerrahi müdahale konusunda karar vermek üzere göğüs cerrahisi devreye giriyor.
AŞIRI TERLEMEDE CERRAHİNİN ÖNEMİ
Ameliyatlar yüksek oranda kalıcı çözüm sunuyor ancak mutlaka deneyimli cerrahlar tarafından yapılması gerekiyor. Ameliyat genel anestezi ile yapıyor ve koltuk altı, el ve yüzdeki aşırı terleme kalıcı olarak son buluyor.
BRONŞEKTAZİ
Soluk borusunun devamında ana bronş ve sonrasında bronşlar geliyor. Bronşların, duvarındaki kas ve elastik yapının bütünlüğünün bozulması sonucunda anormal ve kalıcı şekilde genişlemesine ise bronşektazi deniyor. Bronşektazi doğumsal nedenlerden kaynaklanabileceği gibi sonradan da oluşabiliyor. Doğumsal nedenlerden kaynaklı bronşektazide anatomik bozukluklar, damarsal bozuklular, solumun yolu üzerindeki silia tabakası bozuklukları ve immün sistem zayıflıkları rol oynuyor. Sonradan gelişen bronşektazide ise sigaranın olumsuz etkilerinin yanı sıra sık geçirilen akciğer enfeksiyonları, bronşu tıkayan yabancı cisim, bronşu daraltan durumlar (bronş etrafında bulunan lenf bezelerinin bası yapması), aspirasyon pnömonisi gibi durumların söz konusu olabiliyor. Bronşektazi en sık sol alt lobda görülmesine rağmen akciğerin tüm bronşlarını etkileyebiliyor.
Bronşektazide önce ilaç tedavisi uygulanır geçmeyen vakalarda ise ameliyat gündeme gelir. Eğer medikal tedavilerde enfeksiyon dirençli hale gelirse ve hastanın yaşam konforunu bozuyorsa ameliyat devreye girer. Yaygın bronşektazilerde ameliyat önerilmiyor, bronşektazi sınırlı yani lokalize ise daha iyi sonuç alınıyor. Cerrahide lokalize bronşektazi hastalarına kapalı yöntemlerle videotorokoskopik veya robotik ameliyatlar yapıyoruz. Bu ameliyatlardan sonra hasta önemli ölçüde sağlığına kavuşabiliyor. Eğer hastalar ihmal eder ya da ameliyatı geciktirirlerse enfeksiyon vücuda dağılıp apse gelişimine, ampiyeme, hemoptiziye (balgamdan kan gelmesine ), beyin apsesine ya da nadir de olsa sepsise neden olabilir.
PNÖMOTORAKS
Akciğeri çevreleyen, akciğer üzerine yapışık zar ile göğüs duvarının iç zarını kaplayan dış zarın arasında normal şartlarda hava bulunmaz. Akciğer sönmesi dediğimiz pnömotoraksta, bu iki zarın arasına hava girer ve birikir. Eğer kaçak büyük ise kalp ve karşı akciğeri de baskı altına alabilir. Bül ve bleb denilen olayla da akciğerin üzerinde küçük ve büyük hava kesecikleri oluşur ve bunlar spontan pnömotoraksın en sık nedenidir. Bu hava keseciklerinin patlaması ile akciğerin içinden göğüs kafesi içine hava sızar ve akciğer balon gibi söner. Ayrıca bu durum kalıtsal akciğer hastalıklarından kaynaklanabileceği gibi dışarıdan gelen darbelere bağlı da gelişebilir.
Primer spontan pnömotoraks, sigara içen, uzun boylu, zayıf ve hafif kambur, genç yetişkin erkeklerde daha sık görülen rahatsızlıktır ayrıca pilot ve dalgıç gibi meslek gruplarını da hedef alıyor. Ani gelen şiddetli göğüs ağrısı ve nefes darlığı ciddi Pnömotoraks’ın en belirgin belirtileridir. Göğüs ağrısı o kadar şiddetlidir ki, genellikle kalp krizi ile karıştırılır. Öte yandan pnömotoraks KOAH’lı hastalarda da sık gördüğümüz bir rahatsızlıktır. Bu hastalarda öncelikli şikayet nefes darlığıdır. Dolayısı ile KOAH’lı bir hastanın da göğüs ağrısı ve nefes darlığı durumunda KOAH atağı olarak geçiştirilmeden Pnömotoraks ihtimaline karşı da mutlaka tetkik edilmesi gerekir.
Cerrahide kapalı videotokoskopik ve robotik ameliyatlar küçük kesi ile yapılıyor. Ameliyatların başarı şansı yüksek ancak hastalar sigaradan uzak durmazsa hastalık nüks edebiliyor.
SEKONDER AKCİĞER KANSERLERDİNDE MİNİMAL İNVAZİV CERRAHİ
Sekonder akciğer kanserleri başka organlarda bulunan tümörlerin akciğere de yayılım yapması ile ortaya çıkar. Akciğere metastaz yapmış olan bu sekonder kanserler yayılım durumuna bağlı olarak uygun hastalarda multidisipliner tedavi yaklaşımı ile açık ya da kapalı cerrahiyi mümkün kılabiliyor.